27 Aralık 2014 Cumartesi

Mavi Aşk, Mavi Özgürlük

Göğsünde köklenen acıyı
Söküp alır sevmeyi öğrenmek
Sen öğrettin bana sevmeyi anne
Ve ben öğrendim tam anlamıyla
Şimdi yıkılmam hayat karşısında
Yüreğim atıyorken böyle delicesine

Göğsünde güzellikler yetiştirir
Bir gülümsemenin sıcaklığıyla mutlu olabilmek
Babamdan öğrendim ben
Sevdiklerimin mutluluğuyla mutlu olmayı
Şimdi yıkılmam yalnızlık karşısında
Kanım akıyorken böyle delicesine

Engelleri, olmazları, imkansızlıkları
Yok eder inanmak
Kartallardan öğrendim ben
Sınırlar koymayanların, kanatları var
Gökyüzü onlara serbest ve özgürlük pençeleri onların
Şimdi tutamaz beni hiçbir kafes
Bileylenmiş pençelerimle

17 Aralık 2014 Çarşamba

Her Zaman Mutlu Bir Sarhoşum

Ağladım üzülmedim
Sevdim dertlenmedim
Yalnız değilim
İçim dolu senle

Doldum taşamadım
Ne içtim anlamadım
Koymaz acılar
Kafam güzel senle

Susarken çağlar
Gözümde yaşlar
Bu adam burda senin
Hayalinle sabahlar

İçimde aşk var
Yanımda dostlar
Mezemiz aşk bu gece
Olmasın sabahlar

23 Eylül 2014 Salı

DÜŞ YELKENLİ GEMİNİN KAPTANI

Hayal gözlü çocuğum ben
Rüyalar yastığım benim
Vazgeçmedim ümidimden
Yarınlar doğdu hep içimde

Korkmuyorum düşmekten
Bulutlarda koşmaktan
Hayallerim cebimde, maviliklerin içinde
Ne var ki geriye zaten?

Özgür uçurtmalar benim
Yıkılmaz kalem cesaretim
Vazgeçmedim savaşmaktan
Zaferler doğdu hep içimde

Korkmuyorum düşmekten
Bulutlarda koşmaktan
Hayallerim cebimde, maviliklerin içinde
Ne var ki geriye zaten?

Neşe kokar üstüm başım
Bayramlar dolu gülüşlerim
Zümrüt - ü ankalar yoldaşım
Düşler fora hep gider gemim benim

11 Ağustos 2014 Pazartesi

İz

Senden başka kimse
Affedilmiş hissettiremez
Bu günahkar bedene
Sahip olduğum hiçbir şey
Eş değer değil
Senin sevgine
Ne kimse ne de hiçbir şey
Senin olduğun kadar
Sahip olamaz kalbime

Baktığım her yerde
Mutluluk bulduğum her şeyde
Attığım her adımda
Aldığım her nefeste
Kalbimin her atışında
Senin izin var

15 Temmuz 2014 Salı

Gökyüzünün Öfkesi

Gökyüzünde parlayan şimşeği seviyorum
Tıpkı gökyüzünü sevdiğim gibi
Yeryüzünden yayılan tüm pisliğe rağmen
Ruhu ve kalbi tertemiz
İnadına mavi, inadına parlak

Şimşek; sanki gökyüzünün öfkesi
Şimşek; sanki bulutların çekici
Tüm haksızlıklara
Yapılan her zulme
Paraya tapan canavarlara
Öfkeyle gürlüyor
Ve gizlenen her şeyi aydınlatıyor

Gökyüzünde parlayan şimşeği seviyorum
Bana korkuyu hatırlatıyor
Tüm adaletsiz insanlara rağmen
Allah'ın var olduğunu
Her şeyi gördüğünü, her şeyi gözettiğini

Şimşek; sanki gökyüzünün öfkesi
Şimşek; sanki bulutların çekici
Tüm haksızlıklara
Yapılan her zulme
Paraya tapan canavarlara
Öfkeyle gürlüyor
Ve gizlenen her şeyi aydınlatıyor

Şimşek kadar özgür
Şimşek kadar parlak
Şimşek kadar güçlü
Öfkemi serbest bırak, Allah'ım
Evet, tüm kara kalplere

9 Haziran 2014 Pazartesi

Dünyayı Kirleten Şeyler

   Her gün insanların bir şeylerden şikayet ettiği bir dünyada yaşar olduk. Haberlerde güzel bir şeyler duymak mucize haline gelmeye başladı. Çevremizdeki tüm insanlardan çekinir olduk. Birileriyle bir şeyler paylaşmak insanlar için zulüm haline gelmeye başladı, paylaşmanın, sevmenin, sevinmenin erdemini unutmaya başladık. Kimse kimsenin derdine değil yardımcı olmak, derdini dinlemek bile istemiyor. Hoşgörü denen kavram insanların açgözlülüğü ve bencilliği tarafından sömürülüp yok olmaya başladı.
   Evet, işte anahtar kelime; bencillik. Kendimizi düşünmekten başka hiçbir halt ettiğimiz yok… Kimse durup düşünmüyor, kendisini başkasının yerini koymuyor. Karşılıksız bir şeyler yapmak artık hep eksilmek gibi görülüyor. İnsanlar derinliklerini, samimiyetini kaybetti. Herkes bir doğruyu kabul etmek için bile sadece çıkar gözetir oldu. İşine geldiği gibi yaşayanlarla dolu bir dünyadayız artık. Çünkü bu bencillik öyle bir noktaya geldi ki kimse göz önünde olan ortak bir suçu bile kabul etmiyor. İşte insanların suç kabul etmemesine bir örnek; neden hep siyah kötülüğü çağrıştırır, siyahın kimseye bir zararı yok, durduğu yerde duruyor. Gizli saklı bir şeyler yapan, kötülüğün peşinde olan insanların siyaha gizlenmesi ve en önemlisi bencilliğimizden dolayı en kolayı suçu hemen siyaha atmaktır. Çünkü insanlar artık zoru unuttu, çabalamayı, hata yapmayı, hata yaparken öğrenmeyi, denemekten vazgeçmemeyi, emek vererek bir şeyler elde etmeyi. Her şeyi elinin altında bulmaya alıştı insanoğlu… Doğal olarak da bu da ortaya bencilliği, cimriliği, gamsızlığı çıkardı.

   Herkes kesesini doldurmanın peşinde nasıl olduğunun, insani değerlerin kaybolmasının, bir şeylerin zarar görmesinin, etrafta neler olup bittiğinin, kimlerin ne sıkıntı çektiğinin bir önemi yok. Bu artık ekmek parasını, hakkı, hukuku geçti, tek amaç; hep daha çoğu, hep daha çoğu. Kimse gerçeklerle yüzleşmeye ne cesaret ne de tahammül edemiyor bu yüzden, doğru söyleyen bırak dokuz köyü her yerden kovuluyor, dibe vuruyor. Açgözlü bencillerin karnı tok, sırtı pek, ensesi kalın, kesesi dolu olsun diye olan ekmek parası peşinde koşan garibanlara, emektarlara, alın teri döken insanlara oluyor. Hakkının peşinde koşanlar, modern kölelere, ezilenlere dönüşüyor.Bir şeylerin düzelmesi için yapılması gereken ilk iki şey insanların yumdukları gözlerini açması ve gerçeklerle yüzleşerek bir nebze de olsa suç kabul etmeleridir. 

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Ölümün Geriye Bıraktığı

Sen göçtüğünde kaybolurken hayalin
Baş başa kaldım dünyayla
Yanımdayken mutluluktun
Gittin ve koskoca bir acı oldun
Şimdi yıkık hayallere
Solmuş ümitlere
Ve odamı kaplayan dumana sahibim

Bu yaşamın getirdiği zorluklardan
Yorulup gittin belki
Ama gidişinin getirdiği zorluk
Daha da dayanılmaz
Şimdi dünyanın yükünü sırtlıyorum
Acıyı saplandığı hayatlardan sökerek
Gerçek acıya dönüştürüyorum
Ben gerçek acıyım dostum
Ve son bulan hayatının geride bıraktıklarıyım

İnancımdan vazgeçmiyorum
Alıştıklarımın yokluğuyla savaşmak
Ve ben de göçtüğümde yanında olabilmek için
Geçmişinde kaldığın,şimdiki zamanında gittiğin
Ve geleceğinde olmayacağın hayatıma
Hoşgeldin demek canımı acıtmayı bırakmayacak
Sana elveda derken